Biliyor musunuz, düşünce ve akıl ürettiğimiz organın beyin olduğu fikri tam 10.000 yıl öncesine dayanıyor? Aristo'nun duyguların kalpten geldiğini savunmasına rağmen, beynimizle ilgili ilk tanımlar M.Ö 400'lü yıllarda Hipokrat tarafından yapılmış.
Tarih boyunca insanlığın en çok merak ettiği organ olan beyin, hala tam olarak çözülememiş karmaşık bir yapıya sahip. Beynin sırlarını çözmek için yapılan araştırmalar hiç bitmiyor! İnsanların beynine olan merakı ne zaman başladı derseniz, fosil kayıtları bize yaklaşık 7.000 yıl öncesini gösteriyor. O dönemlerde kafatasına delik açma işlemleri yapılmış; bu işin amacı ise hâlâ tartışmalı. Kimi araştırmacılar bunun baş ağrılarını gidermek ya da kötü ruhları kovmak için yapıldığını öne sürüyor.
Tarihi incelediğimizde, o dönemde kullanılan nesneler ile beynin yapısı arasında ilginç benzetmeler var. Mesela makinelerin yaygınlaştığı yıllarda insanlar beyni bir makine gibi düşünmeye başlamıştı ya da iletişimdeki gelişmeler telgraf ile kıyaslanıyordu.
Günümüzde ise bilgisayarların hayatımıza girmesiyle birlikte insanların beyinlerini bilgisayara benzetmesi oldukça popüler hale geldi. Ama artık bu sadece bir benzetme değil; teknoloji o kadar ilerledi ki nöronlarımız ve sinir ağlarımız bilgisayar sistemleriyle bağlantılı hale geldi.
Peki ama gerçekten beynimiz bir bilgisayar mı? Bu sorunun cevabı kafa karıştırıcı olabilir! Hatta bazen beynimizin kaç GB depolama alanı olduğu hakkında bile tartışmalar çıkıyor. Beynimiz de tıpkı bir bilgisayar gibi verileri kaydediyor ve gerektiğinde çağırabiliyor; ama işin aslı biraz daha karmaşık!
Sinirbilimci Prof. Dr. Sinan Canan’ın dediği gibi, beynimiz kesinlikle bir bilgisayar değil! Beyni diğerlerinden ayıran en önemli özellik öğrenme yeteneği. Bilgisayarlara veri yükleyip arama motoruna yazdığınızda birçok içerik bulabilirsiniz ama insan beyni bunu daha derinlemesine analiz eder; bildiklerini harmanlayarak yeni sonuçlar çıkarır.
Bir bilgisayar kendini değiştiremezken, biz insanlar istemediğimiz anıları farklı hatırlayabiliriz ya da bazı şeyleri unuturuz; bazen ezberlediğimiz şiirleri hatırlamakta zorlanırken hiç dikkatimizi vermediğimiz şarkının sözlerini aniden aklımıza getirebiliriz!
Yapay zekanın gelişimiyle birlikte insan beyninin tamamen yapay zekaya aktarılması fikri heyecan verici olduğu kadar korkutucu da! Einstein veya Nikola Tesla gibi dâhilerin zihinlerinin aktarıldığını hayal edin... Belki bugün çok daha ileri seviyelerde olabilirdik! Ama bu durumun tersine dönmesi de mümkün; eğer teknolojiyi kötüye kullanırsak neler olabileceğini düşünmek bile ürkütücü.
Sonuç olarak, insan beyni ile bilgisayar arasındaki en büyük fark öğrenme yeteneğidir. Intel Corporation'ın Yeni Teknolojiler Bölümü Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz'in belirttiği gibi insanlar mantık yürütme, yorumlama ve düşleme yeteneklerine sahipken makineler henüz bunları gerçekleştiremiyor.
Yapay zekanın kendi kendine öğrenebilmesi üzerine çalışmalar devam ediyor ama bizler hâlâ bilinmeyen birçok şey barındırıyoruz! Geçmişte hayal ettiğimiz pek çok şey günümüzde gerçek oldu; belki de gelecekte hayalini kurduğumuz insan beynini aktarma fikri gerçeğe dönüşebilir!